Cuma, Ekim 19, 2007

YAVUZ SULTAN SELİM

Yavuz Sultan Selim han zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Öyle bir koku ki, herkes burnunu tıkıyor. Sandığın en altındaki paketten insan pisliği çıkıyor..

Yavuz Sultan Selim hem kendine, hemde ülkesine yapılan bu kabalığa çok sinirleniyor.


Cihan padişahı emir veriyor, -


Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermemiz gerekir.


Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık ve en güzel güllerden hazırlanmış, mis kokulu lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı ekleniyor. Cihan padişahının elçisi eşliğinde İran Şahı’na gönderiliyor.



Elçi saraya vardığında sandığı şahın huzurunda sandığı bizzat kendi açıyor ve açar açmaz güzel gibi bir koku etrafı sarıyor. Tüm saray eşrafı bu mis gibi kokudan mest olmuş durumda sandıktan çıkan hediyelere merakla bakıyorlar.

Elçi hediyeleri çıkardıkça mis gibi gül kokusu tüm sarayı kaplıyor. En sonunda sandığın en altındaki güllü lokumlara sıra geliyor.


Elçi lokum kutusunu çıkarıyor ve paketi açıyor. Kimsenin şüphelenmemesi içinde ilk önce bir lokum kendi ağzına atıyor ve sırayla başlıyor ikram etmeye taaki tek bir lokum kalana kadar. Tek bir lokum kaldığında şah’a o son lokumu ikram ediyor. Şah kutuda kalan son lokumu ve pusulayı alıyor.


Kutudan çıkan pusulayı şah okuyor ; "Herkes yediğinden ikram eder!!!"

Hiç yorum yok: