Cuma, Ekim 19, 2007

GERÇEK BİR OLAYMIŞ

Gercek bir olay, bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'nde yaşanmıs.


Olay Alfred Hitchcock'un meshur korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici.

Gece bindiginiz otomobil dedireksiyonda kimse yoksa ne yapardınız?

Kendisi Bünyanlı olmayan, politikayla ugrasmıs ve halen Kayseri'de yasayan
isadamı, 22 subat 2005 tarihinde Bünyan sınırında, Kayseri Malatya kara
yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.

Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla
birlikte bir ufak rakı içer. Yürüyüs mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, lokantadan çıkar.
Ancak dısarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç
bir kar-tipi firtınası baslamıstır. Benzin istasyonuna yaklasık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüs yolu kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan'a ulasma derdindedir. Fırtına daha da siddetlenir. Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavas yavas yaklasan bir arabanin iki farını farkeder. Arabanın, tam önünde yavaslamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner.
Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder.

Içeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne?
Arabada kimse olmadıgı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden panige kapılır. Korkuyla,
hemen arabadan atlayıp, oradan kosarak uzaklasmak ister ama hem araba hızlanmıs, hem de korku ile dizleri baglanmıs, hareket edemez hale
gelmistir.

Araba keskin bir viraja dogru yaklasır. Adam dua etmeye baslar. Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allaha yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu
kıvırarak sert virajdan arabanın dogru yola dönmesini saglar. Her tehlikeli dönemece
yaklastıkça, Allah'a yalvarıs ve yakarısı artar ve
her seferinde de bir el dısarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır.
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla
birlikte, kendisini arabadan dısarı fırlatır. Bir kaç takla attıktan sonra, sarampolde kendisine
gelir. Defalarca üç Kulfu-bir Elham okuyarak,
Bünyan'a yürüyerek ulasır ve
bir kahvehaneye girer. Üstübası ıslak ve sok
haldedir. Kendisini taniyanlar hemence sobanın
basına alırlar.
Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine
gelir, sesi titreyerek, basına gelen doga üstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kisinin aklı basında ve toplumsal sorumluluk tasıyan bir pozisyonda
oldugunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik olusur.
Yaklasık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye
Koyunabdal Köyü'nden iki kisi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, digerine sunlari söyler :
Ahmet baksana, su sobanın basında oturan
gerizekalı, bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken,arabaya binip-inen öküz degil mi? :))

Hiç yorum yok: