Cumartesi, Ekim 20, 2007

YABANCILAR KIRMIZI IŞIK'TA NEDEN DURUYORLAR?

Almanya'da bir dost ziyaretinden dönüyorduk.


Arabayı ben sürüyordum.


Yolun ilerisinde bir kaza oldugunu gördüm.

Ne olmus diye bakarken, birden dört yol

agzında oldugumuzu fark ettim. Isık kırmızıya dönmüs

ve ben geçmistim. Yapacak bir sey yoktu, olan olmustu.

Duramazdım, yola devam ettim. Gece yarısından

sonraydı. Saat 2 gibiydi. Allah'tan, çevrede polis

falan da yoktu.


Bu olayin üstünden bir hafta kadar geçmişti. Bir

mektup aldım; karakola çağyrıyorlardı. Gittim. Beni

bir odaya aldılar. "Bir konuda bilginize basvuracagız.

Size bir fotograf gösterecegiz. Bu araba sizin şirkete

ait. Geçen hafta, su gün, saat 02:12'de su kavsakta

kırmızı ısıkta geçerken kameraya yakalanmış. Bakın

bakalım, direksiyondaki kişiyi tanıyor musunuz?"



Fotografa baktım, "Pek tanıyamadım bu kişiyi" dedim.

Bunun üzerine bir fotograf daha çıkardılar. Bu benim

fotografımdı. "Bu sizin fotografınız, bunu yabancılar

şubesinden bulduk. Biz, otomobildeki kişi ile bu

fotograftaki kişinin aynı olduğunu düşünüyoruz? Ne

dersiniz?" dediler. "Cevap vermeden önce, isterseniz

avukatınızla görüşünüz" diye de eklediler. "isterseniz

size prosedürü anlatalım. Eger bu arabayi süren ben

degilim derseniz, sizi mahkemeye verecegiz. Mahkeme

uzmanlara başvuracak. Eğer resimdeki kişi olduğunuz

ispat edilirse para cezası alacaksiniz. Bu ceza, eğer

arabayi sürenin siz oldugunu kabul ederseniz

vereceginiz cezanin birkaç katı olacak. Bir de resmi

makamlari oyalamaktan dolayi ayrı bir cezaya maruz

kalacaksınız."



Düşündüm. Avukatıma soracak bir sey yoktu. "Verin,

bir daha bakayim fotografa" dedim. Sonra da "Evet, bu

arabadaki kişi benim" dedim. Memnun oldular, "Doğru

seçim yaptiniz" dediler. Yüklü bir ceza ödedim. Ama

ehliyetime el koydular. "Ne zaman alırım ehliyetimi

geri?" diye sordugumda "Bizden haber bekleyiniz"

dediler.



Aradan bir hafta geçti. Bir hastaneden davet aldim.

Beni göz klinigine çağırıyorlardı. Gittim. Sıkı bir

göz muayenesinden geçtim. Sonra beni bir grup

doktorun karşısına çıkardılar. Her biri benim raporu

eline alıp, "Renk körü degilsiniz. Gözünüzün saglam

oldugunu biliyor musunuz? Ama kırmızı ışıkta

geçmişşiniz" dediler. Artik bana ehliyetimi geri

verecekler diye düsündüm. Ama vermediler. Aradan bir

hafta, on gün geçti. Yine hastaneden bir davet

aldım; bu kez psikiyatri bölümünden. Verilen tarihte

hastaneye gittim. Beni bir odaya aldilar. Odada dört

doktor vardı ilk doktor, "Raporunuza bakıyorum.

Gözleriniz saglammıs. Ama trafik ışıkları kırmızıya

döndükten tam 58 saniye sonra geçmissiniz. Bunun

yanlış oldugunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ben de

"Evet, yanlış bir davranış" dedim. Aynı şeyi, diğer

doktorlar da aynen tekrarladi. Ben de "Evet, yanlış

bir davranış?" diye aynı cevabı verdim. Artık bana

ehliyetimi geri verecekler diye düşündüm. Ama

vermediler.



Aradan bir hafta, on gün gibi bir süre geçti. Bir

mektupla karakola davet aldim. Gittim, sanırım artık

ehliyetimi geri alacaktım. Ama düşündüğüm gibi olmadı.

"Sizi, trafiğe çıkaracağız" dediler. Bana bir program

verdiler. Bu, günde iki saatlik, dört günlük bir

programdi. Ilk gün gittim. "Arabaya binin, şehir

içinde dolaşacağiz" dediler. Benimle birlikte üç kişi

daha bindi arabaya. Hareket ettim. ilk trafik

ışıklarında durdum. Yanımdaki görevli "Buna, trafik

ışığı denir.Kırmızıda durulur. Sarı ışık, kırmızıya

dönüşü gösteren uyarıdir. Anladınız değil mi?" dedi.

Ben de tekrarladım "Evet, kırmızı da durulur. Sarı

ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır." Isık yeşile

döndüğünde kalktım. Görevli "Yeşil ışıkta da kalkılır.

Degil mi?" dedi. Ben de tekrar ettim, "Evet, yeşil

ışıkta kalkılır." Yolda bir süre sonra kırmızıya dönen

bir ışığa rastladık. Bu kez arkadaki görevlilerden

birisi, "Buna, trafik ışığı denir. Kırmızıda durulur.

Sarı ışık, kırmızıya dönüşü gösteren uyarıdır.

Anladınız değil mi?" dedi. Ben de tekrarladım, "Evet,

kırmızı da durulur. Sarı ışık, kırmızıya dönüşü

gösteren uyarıdır." diye tekrar ettim. Bu sahneyi iki

saat süresince her ışıkta tekrarladık. O günden

sonraki üç günde de, yine arabama üç görevli bindi.

Her ışıkta aynı sahne usanılmadan tekrarlandı. Ama

sonunda ben de ehliyetimi geri aldım.



Yukarıdaki öyküyü Almanya'da yasayan bir Türk

işadamından dinledim. "Sonuç ne oldu?" dedim. Çok

ciddi biçimde cevap verdi, "Ben artik kırmızıda hep

duruyorum."



Sevgili Yeter arkadaşımın e-mail'in den

Hiç yorum yok: