Pazartesi, Ekim 07, 2013

TUZ




TUZ

Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan tuz, insan sağlığı açısından yaşamımızda önemli bir yere sahiptir. Sodyum ve klor elementlerinden oluşan tuzun önemi, insan bedeninin içindeki sıvıları dengeleyici özelliğinden kaynaklanıyor. Vücut sıvılarında yeterli derecede bulunan sodyum, sinirlerin uyarılmasını ve kasların uyumlu çalışmasını sağlar. Büyüme için de gerekli olan sodyumu en çok tuzdan temin ederiz.  Vücudumuzda protein, yağ karbonhidratlar ve su ile birlikte, kalsiyum, fosfor, sodyum, klorür, potasyum, kükürt, magnezyum gibi iyonlar bulunur. Bunlardan sodyum, klorür, potasyum ve kalsiyum iyonları vücudun elelektrolit dengesini sağlar. Bu iyonların insan vücudunda belirli bir değerden az veya fazla olması elektrolit dengeyi bozacağından vücutta bir takım rahatsızlıklara neden olmaktadır. Sözü edilen iyonlardan sodyum ve klorürü bir arada tuzda bulmak mümkündür.

Tuz, aynı zamanda insan sağlığı için elzem olan iyot elementinin de kaynağıdır. İyot eksikliği zeka geriliğinden guatra, ölü doğum ve düşüklerden, öğrenme güçlüğüne kadar bir çok hastalığa neden olur. Bu yüzden ülkemizde iyotsuz tuz satışı yasaklanmıştır. Saf tuz yaklaşık %40 oranında sodyum ve %60 oranında klorür içermektedir. Çeşitli nedenlerle vücutta azalan sodyum ve klorür ihtiyacının büyük bir kısmı tuzdan sağlanır.

Tuz, ayrıca besin maddelerinin uzun süre bozulmadan saklanmasını da sağlar. Et, balık, süt ürünleri ve sebze gibi temel gıda maddeleri tuz sayesinde uzun süre saklanabilir. Tuz antiseptik özelliği ile bakterileri denetim altında tutar.
Tuzu, doğal tuz ve rafine edilmiş sofra tuzu olarak ikiye ayırabiliriz.
 1. Doğal tuz
     a. Deniz tuzu; Deniz tuzu özellikle deniz kenarlarında yapılan göletlerde, deniz suyunun kurutulması sonucu elde edlir.
     b. Kaya tuzu; Kaya tuzu eski denizlerin kuruması sonucu oluşmuştur. Mineral bileşimi açısından, oluştuğu denizin mineral bileşimini taşır.
     c. Kıristal tuz; Dünyanın çeşitli bölgelerinde milyonlarca yıl yüksek basınç altında kalan kaya tuzları kristalleşirler. Kristal tuzlarını kaya tuzlarından ayıran en büyük özellik, basınç altında molekül yapısı yoğunlaşarak küçülmüş olmasındadır. Bu ince molekül yapısı kristal tuz iyonlarının hücre zarından hücreye girmelerini kolaylaştırır.
2. Rafine edilmiş sofra tuzu; (NaCI) Bir asit ile bazın interaksiyonu sonucu oluşan bir bileşiktir. Genel anlamda ise, sodyum ve klor elementlerinden ibaret beyaz kristal bir maddedir.
Tuzun en önemli görevlerinden birisi, tat ve lezzetini geliştirerek, ekmeğin hazmolma kabiliyetini artırmaktır. Bu nedenle tuz ekmeğin beslenme değerini de artırmaktadır.
Tuzun ikinci görevi, Ekmek hamur yapımında doğru oranda kullanıldığında (un ağırlığının %2 - %4’ü kadar) mayanın aktivasyonunu kontrol eder, gluten yapısını güçlendirerek hamurun sıkılaşmasını sağlar.  Bu, tuzun proteinleri parçalayan proteolotik enzimlerin faaliyetini kısmen durdurması ile olmaktadır. Tuzun bu kuvvetlendirici etkisi süne ve kımıl zararı görmüş ve olgunlaşmamış unların ve yumuşak suların kullanıldığı hamurlarda önem kazanmaktadır. Tuz yapışkan ve yumuşak hamur problemini ortadan kaldırmaktadır. Tuzun bunlardan başka, ortamda istenmeyen bakteri ve yabani mayaların gelişmesini önlemesi, unun su kaldırma kapasitesini azaltması, ekmek hacmini düşürmesi, ekmek içi su aktivitesini düşürerek mikrobiyolojik bozulmayı geciktirmesi gibi görevleri de vardır.Mereng yaparken merengin daha stabil olmasına yardımcı olur, yani bir tür stabilazatördür.


Hiç yorum yok: